Gönül isterdi ki bu köşede iyi şeyler yazalım. Adana’ya dair güzellikleri paylaşalım. Ancak ne yazık ki yaşadıklarımız buna izin vermiyor. Neredeyse hergün bir olumsuzlukla boğuşmak ve mücadele etmek durumunda kalıyoruz.
Türkçe Konuşup Türkçe Bilmeyen Memur
Geçtiğimiz ay Adana il göç idaresine yolum düşmüş ve bir meseleyi danışmak istemiştim. Veznedeki bayana ne sorduysam “tercüme yan tarafta” diye cevap verdi. Hanımefendi ben Türk Vatandaşıyım bakın Türkçe konuşuyorum desem de anlamıyordu. Uğraşmak istemedim ve derhal orayı terkettim. Bir Türk’e böyle davranan Mülteciye nasıl davranır varın siz düşünün.
Şehir Hastanesi mi, Şehir Hapishanesi mi?
Ağustos ayında bir iltihap rahatsızlığı nedeni ile çocuğunu şehir hastanesine yatıran bir vatandaşın yaşadıklarını birlikte okuyalım.
“Eşi Suriyeli olan bir Türk vatandaşıyım. Çocuğumun hastanedeki 1. Günün sabahında kontrol için odaya gelen doktor eşime nereli olduğunu soruyor. Suriyeli olduğunu öğrenir öğrenmez odayı terk ediyor. Aynı gün saat 14.’de eşim hemşireye serumun çalışmadığını söylüyor. Hemşire hanım zahmet edip akşama kadar odaya uğramıyor. Ben akşam ziyaretimde olanları öğrenince hemşire odasına yöneliyorum. “Hemşire Hanım!..” diye sesleniyrum. Cevap yok. 3. Seslenişimde içeriden bir cevap geliyor. “-Ne vaar!!..” şaşkınlığımı gizleyerek “-bakar mısınız lütfen” diyorum. Cevaba dikkat: “-”Buraya Gel..” ben yine şaşkınlığımı ve öfkemi yutarak beni marabası olduğumu zanneden hemşire görünümlü kaba hanıma sabah yaşanan olayı soruyorum. Kendilerinin hasta ile neden ilgilenmediklerini öğrenmek istiyorum ve cevap gayet doğal olarak “hayır yok öyle şey vs.” ben yine sabrediyorum. Doktorun telefonunu rica ediyorum. Veremeyiz yasak diyor. Oysa ben il sağlık müdürünün dahi cep numarasına ulaşabilirim ve hiç de zorlanmam. Ama derdim bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. Sonuçta çocuğum hasta ve bunlarla ters düşmemem gerekir diye düşünüyorum. Vee gece saat 1 civarı.. Eşim arıyor ağlamaklı ses tonuyla hemşirelerin çocuk üzerinde deneme yaptıklarını söylüyor. Arkadan çocuğumun bağırtısı geliyor. Meğer koca koca 5 hemşire damar yolu açmayı becerememiş ve sanki bir kobay veya kadavra üzerinde deneme yapıyor gibi çocuğuma canlı canlı işkence yapıyorlar. Sabah ilk işim hastaneye gitmek oluyor. Çocuğumun derhal bu hastaneden taburcu edilmesini istiyorum. Doktor bekleniyor. Gerekli kontroller yapılıyor ve çocuğu taburcu edebilmeleri için bir evraka “ölüm dahil tüm sorumluluk bana aittir” şekline yazıp imzalamam gerektiğini dayatıyorlar. Çocuğum ölüm tehlikesi hastanede mi yoksa evde mi? Diye kısa bir analiz yapıyorum ve hastanede çocuğumun ölüm tehlikesi altında olduğuna kanaat getirerek bana dayatılan sözleri yazıp imzalıyorum.”
Evet hadise özetle böyle.. Artık bu rezaletin mi dersiniz, skandalın mı dersiniz yaşandığı yer neresi? Bir hastahane.. hem de Şehir hastanesi.. Siz söyleyin burası şehir hastanesi mi şehir hapishanesi mi?
Hadi Hep Beraber Gazzeye Gidelim Memur Bey!..
Geçtiğimiz hafta Gazze ile dayanışma ve hükümet yetkililerini n Gazze politikasındaki pasif tutumunu eleştirmek maksadı ile Adana Ak Parti il binası önünde buluşan Adanalı Mavi Marmara gazisi ve edebiyat öğretmeni Fevziye Şenoğlu hoca hanım ve arkadaşları eğitimsiz polis şiddetine maruz kalıyor. Polis şiddeti derken tüm polis teşkilatını elbette kastetmiyoruz. Akademide eğitimlerini aksatan, derslerden ve seminerlerden kaçan ve belki de masonik illegal yapılar ile bağlantılı olma ihtimali bulunup hasbelkader polis üniformasını giyen bazı istisnai şahıslar maalesef hem toplumu rahatsız etmekte ve hem de mensubu bulundukları teşkilatı zor durumda bırakmaktadırlar.
Şiddetsiz bir şekilde Gazze meselesinde anayasal protesto haklarını kullanan hanımların ve özellikle de Fevziye Hocahanımın başından aşağı su dökmek, bir başka ülkenin ulusal bayrağını yırtmaya yeltenmek ve dahası protestocu hanımlara “GAZZE’ye Gidin” diye bağırmak polis teşkilatının mevzuatında izin verilen hususlardan mıdır? Videoyu izlediniz mi bilmiyorum. Oradaki bir hanım gayet güzel bir cevap veriyor o memura: “Açın kapıları gidelim. Mersinden yollayın bizi. Hadi buyrun” Bu güzel cevabın üzerine bende şunu ekleyeyim: hadi memur bey buyrun birlikte gidelim. Gazze sizin içinizi acıtmıyor mu? Binlerce çocuğun bombalanan çadırlarda yakılarak katledilmesi sizin için vak’a-i adiyyeden midir?
Neyse ki vali bey duyarsız kalmadı da oradaki kusurlu memurları açığa aldı. Şimdi kamuoyu olarak bu kişilerin cezasız kalmamalarını bekliyoruz.
Şimdilik bu kadarla iktifa edelim. Olumsuzlukları yazacağız ki hiç kimse kendini la yüs’el görmesin. Hiçkimse kendini kanundan ve nizamdan bağımsız görmesin. Hukuk herkese lazım. Derdimiz üzüm yemektir bağcıyı dövmek değil.