Kahve Kitap
Furkan Toramantekin
Köşe Yazarı
Furkan Toramantekin
 

NEREDEN ÇIKTI BU(!) HİLAFET ve DİNİMİZDE VAR MIDIR?

  İstanbul’da binlerce Müslümanın katılımı ile gerçekleşen Galata Köprüsü üzerindeki Filistin konulu mitingde, ırkçı gafil bir gencin yaptığı saygısızlık sonrası sosyal medyada ve siyasilerin sözlerinde yine hilafete ve kelime-i tevhid’e dil uzatılmıştır. İçerikleri ise sadece hakaret ve küfür idi. Zira onların karşı koyacakları fikirleri yoktu ve onlar şunu çok iyi bildikleri için bu meseleye bu kadar alçakça yaklaşıyorlardı: Vakti gelmiş bir fikrin (hilafetin) önünde hiç kimse duramaz... İslam tarihinde ne zaman bir Müslüman’ın canı yansa, ardınca tüm Müslümanların gözleri bir kurtarıcı, bir lider arıyor. Bu liderlik makamı, İslam tarihinde hep hilâfet ya da hilafete bağlı sultanlıklar, emirlikler olmuştur.  Peki, birilerinin dediği gibi hilafet, sadece tarihte olmuş bitmiş bir şey midir? Hilafetin ortaya çıkış süreci elbette Efendimize (S.A.V.) dayanıyor. Nitekim Allah (C.C.), Resulullaha, dolayısıyla biz Müslümanlara İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma görevi vermiştir. Allah Rasulü (S.A.V.), bu görevi (daveti) üç merhalede gerçekleştirdi: Birinci merhalede üç-dört yıl kadar gizli tebliğ yapılmıştır. İnen ilk ayetten (Alak 1-5) en yakınlarını uyar ve açıktan daveti yap ayetleri (Duha suresi, Mudessir suresi, Hicr 94-95) inene kadar gizli tebliğ yapılmış ve bir kitle oluşturabilecek sayıya kadar bunu sürdürmüştür (inen vahiylere uyarak). İkinci merhalede ise Efendimiz (sav) bu ulaştığı sayı ile bir kitle oluşturmuştur. Daru’l-Erkam’ı bilmeyenimiz yoktur. Peygamberimiz, burada kurduğu kitleye nasıl davet yapılır onu anlatmış. Beraber planlar yapılıp insanlar İslam’a davet edilmiş ve Efendimiz (S.A.V.), Allah’tan aldığı vahiyleri burada Müslümanlara bildirmiştir. Tabi ikinci merhale önemli, çünkü Peygamberimiz (S.A.V.), kitlesi ile hem Mekke yöneticilerine hem de Mekke’ye dışarıdan gelen kabilelerin yöneticileri ile görüşmek için çadırlarını gezmiş ve onlara Allah’ın davasını anlatmıştır. Sizce, Mekkelilerden veya diğer kabile reislerinden ne istiyordu peygamberimiz? Tabi ki devlet... Nasıl mı? ‘‘İmâmAhmed, Neseî, Tirmizî, İbn-i Cerîr, İbn-i Şeybe, İbn-i Ebî Hatim ve İbn-i İshâk’ın eserlerinde yer alan nakillerde ise şöyle dile getirilmiştir: Hz. Muhammed ve kitlesi, İslam davetini hâkim kılma konusunda öyle gayret ettiler ki artık İslam; Mekke gündeminin en önemli konusu oldu. Bu duruma engel olmak isteyen Mekke’nin ileri gelenleri, Peygamberimizin amcası ile görüşerek ona çeşitli teklifler iletmiştir. Bunun üzerine Ebu Tâlib, Hz. Peygamber’i (S.A.V.)’i yanına çağırarak O’na, ‘Ey yeğenim! Kavmimizin ileri gelenleri bana geldiler. Onlar, aranızda âdilâne bir anlaşmanın olup, bu çekişmenin sona ermesini istiyorlar’ dedi ve sonra yeğenine Kureyşlilerin teklifini iletti. Hz. Peygamber (S.A.V.) ise amcasına şöyle bir cevap verdi: ‘Ey amcacığım! Ben onlara öyle bir kelimeyi kabul ettirmeye çalışıyorum ki, bu kelimeyi kabul ettikleri takdirde, onlara sadece Araplar değil, tüm dünya tâbi olur.’ Kureyş heyetine, Hz. Peygamber’in (S.A.V.) bu cevabı iletilince fena halde bozuldular ve bir süre ne cevap vereceklerini bilemediler. Kendilerine geldikten sonra, ‘Biz bir kelime değil, bin kelime bile söylemeye razıyız, ama o kelime nedir?’ diye sordular. Resûlullah (S.A.V.), ‘O kelime, lâ ilâhe illallâh’tır’ diye cevap verdi. Bu cevabı duyar duymaz, Kureyş heyeti aniden hiddetlenerek ayağa kalktı ve söylenerek çıkıp gittiler.’’ Hz. Peygamber (sav), Mekke’nin dini ve ticari tüm diplomasi avantajlarını kullanarak Mekke’ye gelenlerle diplomatik temaslarda bulunmuştur. ‘‘Câbir b. Abdullah’tan rivayet edilmiştir ki Rasûlulah (S.A.V.) hac mevsiminde Mekke’ye gelen insanları tek tek dolaşarak: ‘Beni kendi kavmine götürecek bir kimse yok mu? Çünkü Kureyş, Rabbimin kelâmını tebliğ etmemi engelliyor.’ diyordu. Buradan biz anlıyoruz ki Efendimiz (sav), kabile yöneticilerinden Allah’ın dinini hâkim kılabilmek için nusret (devlet) talep ediyordu. Yani anlayacağınız Resulallah (S.A.V.)’in amacı İslamiyet’i dünyaya yaymak için devlet kurmaktı. Çünkü İslam Devleti olmadan İslam daveti yeryüzüne tatbik edilemezdi. Üçüncü merhalede; anladığınız gibi daveti, bir devlet ile taşımaktır. En son Allah (C.C.) Müslümanları, Yesribli (Medineli) savaşçı bir kabileyle karşılaştırdı. Efendimizin ve de kitlenin azimli çalışmaları sonucunda Medineliler, İslam Davetini kabul etmişlerdir. Hz. Peygamber (S.A.V.), onlarla Akabe’de görüşmeler ve anlaşmalar yapmıştır. Bu görüşme ve anlaşmalardan sonra taraflardan bağlılık sözü (biat) almıştır. Yapılan son diplomatik girişimden sonra Müslümanların Yesrib’e hicret etmeleri, İslam tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. İkinci Akabe biatının tamamen siyasi muhtevalı ve çok amaçlı bir ittifak olarak gerçekleşmiş olduğunu söyleyebiliriz. Tüm Müslümanlar Medine’de kurulmuş olan İslam devletinin çatısı altında toplanmışlardı. Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem, vefatına kadar bu devletin başında devlet başkanı idi. Öyle ki O’nun döneminde nice savaşlara girilmiş ve nice zaferler kazanılmış ve sonuç olarak Arabistan Yarımadası’nın neredeyse tamamı fethedilmiştir. İslam devletinin üç büyük görevi vardır: İslam dininin getirdiklerini tatbik etmek, İslam’ı, Müslümanları ve mazlumları dış ve iç tehditlerden (siyasi, asker, ekonomik, eğitim vb.) korumak, İslam’ı aleme davet ve cihad yoluyla yaymak. Tüm bunlar gösteriyor ki İslam dini aynı zamanda siyasal ve de ideolojik bir yapıya sahiptir. Çünkü her ideoloji kendini korur, yayar ve tatbik eder. Aynı zamanda her ideolojinin kendine ait bir yönetim sistemi olması gerekiyor. İşte bu ideolojinin/dinin/fikrin yönetim sistemi de hilafettir. Nasıl mı? İslam davetinin hâkim kılınmasının metodunun, bir İslam devleti ile olacağını anlıyoruz. Peki, Allah Rasulü (S.A.V.)’in vefatından sonra İslam davetinin ve de İslam devletinin akıbeti sizce ne olmuştur? Tarihte her devlet başkanı, kendisinden sonraki kişilere devlet ile alakalı mutlaka bir şeyler söylemişlerdir. Hiç mümkün müdür ki İslam devletinin başkanı (ki o devletin başkanı Allah’ın davasını dünyaya hâkim kılmak isteyen bir peygamberdir) kendisinden sonrakiler için bir şey dememiş olsun? Elbette ki Allah Rasulü, kendisinden sonra yönetim hakkında bilgi vermiştir: “Ebu Hureyre ile 5 sene beraber oldum. Resulullah (S.A.V.)’den şuna işittiğini söyledi: ‘İsrailoğulları Nebiler tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat birçok Halife olacaktır. Oradakiler dediler ki; bu durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki; İlk biat edilene vefakâr olunuz onlara karşı olan vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını onlara soracaktır.’ buyurdu.” [Buhari, Enbiya 50 Müslim]  Nafi’den söyle rivayet edilmiştir: “Hz. Ömer bana dedi ki Resulullah (sav) in şöyle dediğini işittim; ‘Kim itaatten elini çekerse Kıyamet Günü’nde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâlâ ile karşılaşacaktır. Kimde boynunda Halife’ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür.’ Buyurdu. (Sahih-i Müslim) ‘‘Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.”[Müslim]” Gördüğünüz üzere hilafet, Müslümanlara Resulullah’ın, dolayısıyla Allah’ın emridir. Hatta Resulullah (S.A.V.) vefat ettiğinde, O’nun cenazesini üç gün sonra defnettiler. Sahabeler o üç gün içerisinde yeni devlet başkanının yani Halifenin seçimleri ile uğraşıyorlardı. Hilafet, Allah Rasulünün cenazesinin defnedilmesinin geciktirilmesinde daha öncelikliydi ve hiçbir sahabe de çıkıp da önce cenazeyi kaldıralım dememiştir. İşte hem sünneten hem de icmaen (başta sahabelerin ve âlimlerin kesin, ortak görüşü) hilafet, İslam’da farzdır hatta farzların tacıdır. Şunu da unutmayın ki Hilafet yoksa dini tatbik edecek otorite de yoktur. Dini tatbik etmek yoksa Allah’ı razı edemeyiz. Sözlerimi, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin, hilafetin tekrardan kurulacağı şu hadisi belirterek bitirmek istiyorum. Çünkü hilafetin karşısında durmak, Peygamberimizin karşısında durmaktır: “Nübüvvet içinizde, Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.” buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273) O halde gerçekleşecek bu müjde için hepimiz çalışalım ve Peygamberimiz’in (sav) müjdesine nail olalım, tıpkı İstanbul’un fatihleri gibi...  
Ekleme Tarihi: 07 Ocak 2024 - Pazar

NEREDEN ÇIKTI BU(!) HİLAFET ve DİNİMİZDE VAR MIDIR?

 

İstanbul’da binlerce Müslümanın katılımı ile gerçekleşen Galata Köprüsü üzerindeki Filistin konulu mitingde, ırkçı gafil bir gencin yaptığı saygısızlık sonrası sosyal medyada ve siyasilerin sözlerinde yine hilafete ve kelime-i tevhid’e dil uzatılmıştır. İçerikleri ise sadece hakaret ve küfür idi. Zira onların karşı koyacakları fikirleri yoktu ve onlar şunu çok iyi bildikleri için bu meseleye bu kadar alçakça yaklaşıyorlardı: Vakti gelmiş bir fikrin (hilafetin) önünde hiç kimse duramaz...

İslam tarihinde ne zaman bir Müslüman’ın canı yansa, ardınca tüm Müslümanların gözleri bir kurtarıcı, bir lider arıyor. Bu liderlik makamı, İslam tarihinde hep hilâfet ya da hilafete bağlı sultanlıklar, emirlikler olmuştur.  Peki, birilerinin dediği gibi hilafet, sadece tarihte olmuş bitmiş bir şey midir?

Hilafetin ortaya çıkış süreci elbette Efendimize (S.A.V.) dayanıyor. Nitekim Allah (C.C.), Resulullaha, dolayısıyla biz Müslümanlara İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma görevi vermiştir. Allah Rasulü (S.A.V.), bu görevi (daveti) üç merhalede gerçekleştirdi:

Birinci merhalede üç-dört yıl kadar gizli tebliğ yapılmıştır. İnen ilk ayetten (Alak 1-5) en yakınlarını uyar ve açıktan daveti yap ayetleri (Duha suresi, Mudessir suresi, Hicr 94-95) inene kadar gizli tebliğ yapılmış ve bir kitle oluşturabilecek sayıya kadar bunu sürdürmüştür (inen vahiylere uyarak).

İkinci merhalede ise Efendimiz (sav) bu ulaştığı sayı ile bir kitle oluşturmuştur. Daru’l-Erkam’ı bilmeyenimiz yoktur. Peygamberimiz, burada kurduğu kitleye nasıl davet yapılır onu anlatmış. Beraber planlar yapılıp insanlar İslam’a davet edilmiş ve Efendimiz (S.A.V.), Allah’tan aldığı vahiyleri burada Müslümanlara bildirmiştir. Tabi ikinci merhale önemli, çünkü Peygamberimiz (S.A.V.), kitlesi ile hem Mekke yöneticilerine hem de Mekke’ye dışarıdan gelen kabilelerin yöneticileri ile görüşmek için çadırlarını gezmiş ve onlara Allah’ın davasını anlatmıştır. Sizce, Mekkelilerden veya diğer kabile reislerinden ne istiyordu peygamberimiz? Tabi ki devlet... Nasıl mı?

‘‘İmâmAhmed, Neseî, Tirmizî, İbn-i Cerîr, İbn-i Şeybe, İbn-i Ebî Hatim ve İbn-i İshâk’ın eserlerinde yer alan nakillerde ise şöyle dile getirilmiştir: Hz. Muhammed ve kitlesi, İslam davetini hâkim kılma konusunda öyle gayret ettiler ki artık İslam; Mekke gündeminin en önemli konusu oldu. Bu duruma engel olmak isteyen Mekke’nin ileri gelenleri, Peygamberimizin amcası ile görüşerek ona çeşitli teklifler iletmiştir. Bunun üzerine Ebu Tâlib, Hz. Peygamber’i (S.A.V.)’i yanına çağırarak O’na, ‘Ey yeğenim! Kavmimizin ileri gelenleri bana geldiler. Onlar, aranızda âdilâne bir anlaşmanın olup, bu çekişmenin sona ermesini istiyorlar’ dedi ve sonra yeğenine Kureyşlilerin teklifini iletti. Hz. Peygamber (S.A.V.) ise amcasına şöyle bir cevap verdi: ‘Ey amcacığım! Ben onlara öyle bir kelimeyi kabul ettirmeye çalışıyorum ki, bu kelimeyi kabul ettikleri takdirde, onlara sadece Araplar değil, tüm dünya tâbi olur.’ Kureyş heyetine, Hz. Peygamber’in (S.A.V.) bu cevabı iletilince fena halde bozuldular ve bir süre ne cevap vereceklerini bilemediler. Kendilerine geldikten sonra, ‘Biz bir kelime değil, bin kelime bile söylemeye razıyız, ama o kelime nedir?’ diye sordular. Resûlullah (S.A.V.), ‘O kelime, lâ ilâhe illallâh’tır’ diye cevap verdi. Bu cevabı duyar duymaz, Kureyş heyeti aniden hiddetlenerek ayağa kalktı ve söylenerek çıkıp gittiler.’’

Hz. Peygamber (sav), Mekke’nin dini ve ticari tüm diplomasi avantajlarını kullanarak Mekke’ye gelenlerle diplomatik temaslarda bulunmuştur. ‘‘Câbir b. Abdullah’tan rivayet edilmiştir ki Rasûlulah (S.A.V.) hac mevsiminde Mekke’ye gelen insanları tek tek dolaşarak: ‘Beni kendi kavmine götürecek bir kimse yok mu? Çünkü Kureyş, Rabbimin kelâmını tebliğ etmemi engelliyor.’ diyordu. Buradan biz anlıyoruz ki Efendimiz (sav), kabile yöneticilerinden Allah’ın dinini hâkim kılabilmek için nusret (devlet) talep ediyordu. Yani anlayacağınız Resulallah (S.A.V.)’in amacı İslamiyet’i dünyaya yaymak için devlet kurmaktı. Çünkü İslam Devleti olmadan İslam daveti yeryüzüne tatbik edilemezdi.

Üçüncü merhalede; anladığınız gibi daveti, bir devlet ile taşımaktır. En son Allah (C.C.) Müslümanları, Yesribli (Medineli) savaşçı bir kabileyle karşılaştırdı. Efendimizin ve de kitlenin azimli çalışmaları sonucunda Medineliler, İslam Davetini kabul etmişlerdir. Hz. Peygamber (S.A.V.), onlarla Akabe’de görüşmeler ve anlaşmalar yapmıştır. Bu görüşme ve anlaşmalardan sonra taraflardan bağlılık sözü (biat) almıştır. Yapılan son diplomatik girişimden sonra Müslümanların Yesrib’e hicret etmeleri, İslam tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. İkinci Akabe biatının tamamen siyasi muhtevalı ve çok amaçlı bir ittifak olarak gerçekleşmiş olduğunu söyleyebiliriz.

Tüm Müslümanlar Medine’de kurulmuş olan İslam devletinin çatısı altında toplanmışlardı. Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem, vefatına kadar bu devletin başında devlet başkanı idi. Öyle ki O’nun döneminde nice savaşlara girilmiş ve nice zaferler kazanılmış ve sonuç olarak Arabistan Yarımadası’nın neredeyse tamamı fethedilmiştir.

İslam devletinin üç büyük görevi vardır: İslam dininin getirdiklerini tatbik etmek, İslam’ı, Müslümanları ve mazlumları dış ve iç tehditlerden (siyasi, asker, ekonomik, eğitim vb.) korumak, İslam’ı aleme davet ve cihad yoluyla yaymak. Tüm bunlar gösteriyor ki İslam dini aynı zamanda siyasal ve de ideolojik bir yapıya sahiptir. Çünkü her ideoloji kendini korur, yayar ve tatbik eder. Aynı zamanda her ideolojinin kendine ait bir yönetim sistemi olması gerekiyor. İşte bu ideolojinin/dinin/fikrin yönetim sistemi de hilafettir. Nasıl mı?

İslam davetinin hâkim kılınmasının metodunun, bir İslam devleti ile olacağını anlıyoruz. Peki, Allah Rasulü (S.A.V.)’in vefatından sonra İslam davetinin ve de İslam devletinin akıbeti sizce ne olmuştur? Tarihte her devlet başkanı, kendisinden sonraki kişilere devlet ile alakalı mutlaka bir şeyler söylemişlerdir. Hiç mümkün müdür ki İslam devletinin başkanı (ki o devletin başkanı Allah’ın davasını dünyaya hâkim kılmak isteyen bir peygamberdir) kendisinden sonrakiler için bir şey dememiş olsun?

Elbette ki Allah Rasulü, kendisinden sonra yönetim hakkında bilgi vermiştir: “Ebu Hureyre ile 5 sene beraber oldum. Resulullah (S.A.V.)’den şuna işittiğini söyledi: ‘İsrailoğulları Nebiler tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat birçok Halife olacaktır. Oradakiler dediler ki; bu durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki; İlk biat edilene vefakâr olunuz onlara karşı olan vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını onlara soracaktır.’ buyurdu.” [Buhari, Enbiya 50 Müslim] 

Nafi’den söyle rivayet edilmiştir: “Hz. Ömer bana dedi ki Resulullah (sav) in şöyle dediğini işittim; ‘Kim itaatten elini çekerse Kıyamet Günü’nde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâlâ ile karşılaşacaktır. Kimde boynunda Halife’ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür.’ Buyurdu. (Sahih-i Müslim)

‘‘Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.”[Müslim]” Gördüğünüz üzere hilafet, Müslümanlara Resulullah’ın, dolayısıyla Allah’ın emridir. Hatta Resulullah (S.A.V.) vefat ettiğinde, O’nun cenazesini üç gün sonra defnettiler. Sahabeler o üç gün içerisinde yeni devlet başkanının yani Halifenin seçimleri ile uğraşıyorlardı. Hilafet, Allah Rasulünün cenazesinin defnedilmesinin geciktirilmesinde daha öncelikliydi ve hiçbir sahabe de çıkıp da önce cenazeyi kaldıralım dememiştir. İşte hem sünneten hem de icmaen (başta sahabelerin ve âlimlerin kesin, ortak görüşü) hilafet, İslam’da farzdır hatta farzların tacıdır.

Şunu da unutmayın ki Hilafet yoksa dini tatbik edecek otorite de yoktur. Dini tatbik etmek yoksa Allah’ı razı edemeyiz.

Sözlerimi, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin, hilafetin tekrardan kurulacağı şu hadisi belirterek bitirmek istiyorum. Çünkü hilafetin karşısında durmak, Peygamberimizin karşısında durmaktır:

“Nübüvvet içinizde, Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.” buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273)

O halde gerçekleşecek bu müjde için hepimiz çalışalım ve Peygamberimiz’in (sav) müjdesine nail olalım, tıpkı İstanbul’un fatihleri gibi...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (4)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Veli yıldırım
(07.01.2024 09:49 - #72198)
Rabbim razı olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Veli yıldırım
(07.01.2024 09:49 - #72199)
Rabbim razı olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Serdar
(07.01.2024 10:50 - #72201)
Selamaleykum Furkan Hocam, Hilafetin Allah'ın emri olduğu kanaatine nereden ulaştınız? İnsanları yanlış yönlendirmeyin lütfen. Hilafet bir yönetim seklidir. Allah'ın emri değil. İnsanlar şuan özgürce namazlarını kılıp ticaretleriyle uğraşıyorlar. Bu durumda emparyalist güçlerin oyunu olan hilafet kavgasına odun taşımayın ki bu ülkeyi bölünmeye kadar götürebilir Allah korusun. Selamlar
Furkan Toramantekin Aleyküm selam ve rahmetullah yazımda sunmuş olduğum hadisler konunun anlaşılması için yeterlidir diye düşünüyorum. İslam, sadece ibadet dini değildir, ahkâm dinidir, yani nizamdir ve hayata tatbik edilmesi farzdır. Bu ise ancak İslam'ın devletinin yönetim sistemi olan hilafet ile gerçekleşeceği için hilafeti de beraberinde farz kılar (örn, hırsızın elini kesin ayeti, bu cezayı ancak İslam devleti uygular) anlaşılmayan bir şey var ise konuyla ilgili yazmış olduğum 50 sayfalık makalemi de sizlerle paylasabilirim furkantoramantekin@gmail.com , bana e posta ya da iletişim bilgilerinizi vermeniz yeterlidir. Ya da Adana'da iseniz görüşebiliriz. Rabbim size ve ehlinize cennet versin.
Furkan Toramantekin Aleyküm selam ve rahmetullah yazımda sunmuş olduğum hadisler konunun anlaşılması için yeterlidir diye düşünüyorum. İslam, sadece ibadet dini değildir, ahkâm dinidir, yani nizamdir ve hayata tatbik edilmesi farzdır. Bu ise ancak İslam'ın devletinin yönetim sistemi olan hilafet ile gerçekleşeceği için hilafeti de beraberinde farz kılar (örn, hırsızın elini kesin ayeti, bu cezayı ancak İslam devleti uygular) anlaşılmayan bir şey var ise konuyla ilgili yazmış olduğum 50 sayfalık makalemi de sizlerle paylasabilirim furkantoramantekin@gmail.com , bana e posta ya da iletişim bilgilerinizi vermeniz yeterlidir. Ya da Adana'da iseniz görüşebiliriz. Rabbim size ve ehlinize cennet versin.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İbrahim Dönertaş
(15.01.2024 21:37 - #72206)
Allah cc razı olsun. Güzel!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri deneme bonusu veren siteler