Kahve Kitap
mumsema
Furkan Toramantekin
Köşe Yazarı
Furkan Toramantekin
 

İslam Coğrafyasında Yaşanan Felaketler, Bize Neyi Gösteriyor?

Muhakkak ki kendi ellerinizle yapıp ettikleriniz yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. (Rum Suresi 41) İslam coğrafyasının son yüzyılını incelediğimizde siyasi, askeri, ekonomik, eğitim ve değerler hususunda ciddi bir çöküş içerisinde olduğunu görüyoruz. Dinimizden ve de değerlerimizden verdiğimiz tavizler yüzünden, yeryüzünün iktidarı elimizden alındı. Ardınca da yukarıda saydığım maddi ve manevi felaketler bizleri bir bir sardı ve bu çöküşten kurtulamadığımız gibi daha da batmaya devam ediyoruz. İşte, bu şaşkınlık içinde yaşamaya devam ederken, 6 Şubat gece 4.17’de sessiz bir çığlık, ülkemizde 11 şehri talan ederken Kuzey Suriye de bu felaketten nasibini almıştı. Anadolu Müslümanları, On binlerce kişinin vefat ettiği bu felakette hiçbir milli, fikri, siyasi ve cemaat  kimliği gözetmeksizin canla başla kardeşlerinin yardımına koştu. Ve yaralar hala sarılmaya devam ediliyor.  Rabbim vefat edenlere rahmet eylesin. İslam Coğrafyası, bir yandan askeri işgallere maruz kalmışken, bir yandan fikri ve değerler çöküşü yaşarken, bir yandan da Anadolu ve Şam topraklarında yaşanan depremin zararlarını sarmaya çalışırken geçtiğimiz günlerde de Fas’ta gerçekleşen 7. büyüklüğünde bir depremle yine sarsıldı. İki bin kişinin vefat ettiği Kuzeybatı Afrika İslam toprağımızda da yaralar hala sarılmaya devam ediyor. Tüm bu şoklar sürerken şimdi de daha büyük bir felaket, Libya kıyılarını vurdu. Akdeniz’de oluşup Adana, Mersin, Hatay gibi Kuzeydoğu Akdeniz kıyılarını vurması beklenen büyük Akdeniz kasırgası, yön değiştirerek Libya kıyılarını vurdu. Bu öyle büyük bir yıkım ki, bu kasırga ile oluşan sel, Libya’da bulunan yüksek yüksek binaları temellerinden söküp götürmüş. Şimdiye kadar edinilen bilgilere göre 2 binden fazla can kaybı ve 7 binden fazla da kayıp veya yaralı kişi olmuş. Rabbim, Libya’da ki kardeşlerimize yardımlarını ikram et. Biz, senin gazabından rahmetine sığınıyoruz. İslam coğrafyasının bir çok ülkesinin iç vizyon ve misyon çalışmalarına baktığımızda çoğunun 2020-2030 yılları arasında süper güç olma hayallerinin olduğunu, refahlık, huzur ve güçlü ülke söylemlerini ve vaatlerini görüyoruz. Ancak gerek pandemi süreci, gerek yaşanan ekonomik krizler, gerek yaşanan savaşlar, gerek toplumsal çöküşler tüm bu vaat edilenlerin tam aksini gösterdi hep. Demek ki planların da üstünde bir plan varmış. Peki tüm bu yaşanan maddi ve manevî afetler bize neyi gösteriyor? “De ki: “Allah size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi muhalif gruplara ayırıp birbirinize güçlerinizin acısını tattırmaya kādirdir.” Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!” İnsanları bir belâdan kurtaran Allah, başka bir veya birçok belâya uğratmaya; onlara “üstlerinden veya ayaklarının altından” yani gökten ve yerden türlü felâketler göndermeye; hatta onların ihtiraslarını birbiriyle çatıştırarak, değişik mezhep, fırka gibi gruplara ayırarak birbirleriyle çarpışmalarını, savaşmalarını sağlamaya da kadirdir. Geçmişte insanoğlu beklemediği, ummadığı birçok semavî ve dünyevî felâketlerle karşılaşmış, şimdi de karşılaşmaktadır. İnsanoğlu, Allah’ın koyduğu kanunlardan sapmanın bedeli olarak, tabii âfetler denilenlerin yanında, bizzat kendi eliyle ortaya çıkardığı umulmadık belâlara da duçar olmaktadır. Nükleer felâketler, çevre kirlenmesi, tabiat düzeninin bozulması; ihtiraslardan veya ideoloji ayrılıklarından, din ve mezhep ayrılıklarından, ırkçılıktan ve bölgesel çıkar hesaplarından kaynaklanan ve kısa sürelerde yüz binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına, sakat düşmesine, aç ve açık kalmasına, ülkelerin harap olmasına yol açan savaşlar bu belâlardan bazılarıdır. Âyetin, bölünüp parçalanmayı bir felâket olarak gösteren kısmı özellikle mânidardır. Gerçekten, Allah’ı tanıyıp O’nun buyruk ve kanunları uyarınca hayatlarını düzenlemekten uzaklaşan toplumlar genellikle ortak inanç ve fikirlerden, istek ve ideallerden uzaklaşmakta, sonuçta bu farklı fikir ve isteklerin çatışması insanları fiilî çatışmalara, fitne ve fesada, nihayet savaşlara kadar götürmektedir ki, âyet-i kerîmede bu durum, insanların Allah’tan yüz çevirmelerinin, O’nu unutarak fâni şeyleri birer tanrı gibi kabul edip onların peşine takılmalarının, nihayet onları Allah’a eş ve ortak tutmalarının bir sonucu olarak gösterilmiştir. Öyle görülüyor ki, insanoğlu malın mülkün, şan ve şöhretin, ihtiras ve şehvetin ve nihayet hak yoldan saptıran sahte önderlerin esiri olmaktan, onlara tapmaktan kurtularak yalnız Allah’ı Rab, yani hükümdar bilip sadece O’ndan yardım dilemediği, O’nun buyruklarını kesin kanunlar olarak tanıyıp bunları hayata hâkim kılmadığı sürece âyetlerde işaret edilen bu tehlikelere de müstahak olacak, bilinen ve bilinmeyen birçok felâkete, âyetteki deyimiyle azaba mâruz kalacak ve Allah’tan başka hiçbir güç, hiçbir zekâ, hatta Allah’ın kitabında yer alan “hikmet”ten nasipsiz olan bilim ve teknoloji de bu felâketleri önleyemeyecek; aksine hikmetten mahrum kaldığı sürece bilim ve teknoloji yeni felâketlere yol açacaktır. Bu bakımdan yukarıdaki âyetler bütün insanlara, insanlığın selâmeti için mutlaka dikkate alınması gereken bir uyarıdır. Dolayısıyla 65. Âyetin sonunda “anlasınlar diye...” buyurulmuştur. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 420-421) İşte bir yandan Allah’ın dünyasında Allah’ın hükümlerinin uygulanmamış olması, bir yandan küresel güçlerin ve şeytanın avenelerinin havada, denizde ve karada ifsat edici projeler ile yeryüzünün ve insanlığın dengesini bozması; tek devlet, ümmetsiz, dinsiz ve ailesiz bir dünya geleceği planlamaları ve bunları da başta Müslümanlar üzerinde denemesi, onların bu şeytanî planlarına da Müslümanların başındaki yöneticilerin bilerek veya bilmeyerek tabi olmaları, insanların Allah’ın dünyasında fikrî işgallerde bulunması tüm bu felaketleri başımıza getiren sebeplerdendir. Resûlullah (sav) şöyle buyuruyor: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama, duanız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten 9) Lut kavminde helak olan ehli imanın, helak olma sebebi de tam olarak bu değil miydi? Bizler, gerek kendi nefsimize, gerek yakınlarımıza, gerek toplumlarımıza ve de yönetildiğimiz devletlerimize baktığımızda gördüğümüz manzara tam olarak da bu, yani emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker yapmadığımız içindir. Bu emri ilahî, sadece ümmetin âvamı için, yani biz halklar için geçerli değildir. Asıl emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker, güç ehli insanlar eliyle yapılmalıydı ve bizde devletlere emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker. Zira Resûlullah sav şöyle buyurur: “Din nasihattır” buyurdu. Kimin için diye sorulduğunda “Allah, Kitabı, Resûlü, mü’minlerin yöneticileri ve tüm müslümanlar için nasihattır” buyurdu. (Müslim, Îmân 95. Önce İslam’ın bir devleti olmalıydı ki o devletin yönetim sistemi Raşid-i Hilafet; yönetim hukuku ise şeriat olmalıydı. Ve İslam’ın Hilafet Devleti ile İslam, mazlumlar, değerlerimiz ve cümle mazlumlar korunacaktı. Ve İslam’ın hükümleri işte bu kutlu devlet ile tatbik edilip hayata hâkim kılınacaktı ve de insanlar, İslam’ı iliklerine kadar hissedip fevc fevc dine girecekti. Ve o devlet eliyle İslam yayılacaktı. Zaten Resûlullah(sav), buna binaen şöyle dememiş miydi: “Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.” (Müslim K. İmara H. No:1851). Heyhat! Olması gereken olmuyor ve de tam aksi şeyler gerçekleşiyor. Bugün yakılan Kur’an’ımıza, canlarımıza , namuslarımıza, değerlerimize bile sahip çıkıp koruyamıyoruz. İslam’ın hükümleri hayata tatbik edilmiyor ki insanlığı ifsat eden izmlere karşı mücadele edebilelim. İslam’ın hükümleri hayata tatbik edilmiyor ki içimizden bir Alparslan çıkıp “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” deyipte İslam’ın hayata hakim olması için mücadele etsin. Tüm bunlara binaen asrın felaketlerimizin üzerimize yağmış olmasını hak ediyoruz desek yanlış olmaz. Ey Müslümanlar ve Yönetim Ehli Kişiler! Allah’ın hükümlerinin yeryüzüne hakim olması için komple helak olmayı mi bekliyoruz! Onun hükümlerini nefsani hayatımızda ve siyasal, sosyal hayatımızda hakim olması için çalışmaktan bizi alıkoyan nedir? Vallahi, ya üçüncüsü olmayacak olan müjde için çalışırız ya da hem dünya da hem de ahirette hüsrana uğramış olanlardan oluruz mazallah. Allah’ım! Senin kudretin karşısında acizliğimizi itiraf ediyor ve senden bağışlanma diliyoruz. Bizler, Senin gazabından rahmetine sığınıyoruz, bizleri bağışla. Bize dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ihsan et. Allah’ım! Şu düzeni bozan, yeryüzünü ve insanlığı ifsat eden İslâm düşmanı kâfir kavimlere karşı bizlere yardımcı ol. Onların üzerimizde oynadıkları oyunları boz ve başlarına çevir, muhakkak ki sen tuzak kuranların en hayırlısısın. Allah’ım! Bize vadettiğin izzetli günlerimizi (Nur Suresi 55) ve Resûlullah (sav)’in müjdelemiş olduğu ikinci Raşid-i Hilafet Devletimizi (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273) artık bizlere ikram et, ümmetimize nusretini ver Ya Rabbi! Vadettiğin izzetli günlere yakışacak şahsiyetler ver bizlere Allah’ım! Muhakkak ki bunları yapmak, sana hiç de güç değildir. Ve sen bizleri işiten ve dualarımızı kabul edensin.
Ekleme Tarihi: 24 Eylül 2023 - Pazar

İslam Coğrafyasında Yaşanan Felaketler, Bize Neyi Gösteriyor?

Muhakkak ki kendi ellerinizle yapıp ettikleriniz yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. (Rum Suresi 41)

İslam coğrafyasının son yüzyılını incelediğimizde siyasi, askeri, ekonomik, eğitim ve değerler hususunda ciddi bir çöküş içerisinde olduğunu görüyoruz. Dinimizden ve de değerlerimizden verdiğimiz tavizler yüzünden, yeryüzünün iktidarı elimizden alındı. Ardınca da yukarıda saydığım maddi ve manevi felaketler bizleri bir bir sardı ve bu çöküşten kurtulamadığımız gibi daha da batmaya devam ediyoruz.

İşte, bu şaşkınlık içinde yaşamaya devam ederken, 6 Şubat gece 4.17’de sessiz bir çığlık, ülkemizde 11 şehri talan ederken Kuzey Suriye de bu felaketten nasibini almıştı. Anadolu Müslümanları, On binlerce kişinin vefat ettiği bu felakette hiçbir milli, fikri, siyasi ve cemaat  kimliği gözetmeksizin canla başla kardeşlerinin yardımına koştu. Ve yaralar hala sarılmaya devam ediliyor.  Rabbim vefat edenlere rahmet eylesin.

İslam Coğrafyası, bir yandan askeri işgallere maruz kalmışken, bir yandan fikri ve değerler çöküşü yaşarken, bir yandan da Anadolu ve Şam topraklarında yaşanan depremin zararlarını sarmaya çalışırken geçtiğimiz günlerde de Fas’ta gerçekleşen 7. büyüklüğünde bir depremle yine sarsıldı. İki bin kişinin vefat ettiği Kuzeybatı Afrika İslam toprağımızda da yaralar hala sarılmaya devam ediyor.

Tüm bu şoklar sürerken şimdi de daha büyük bir felaket, Libya kıyılarını vurdu. Akdeniz’de oluşup Adana, Mersin, Hatay gibi Kuzeydoğu Akdeniz kıyılarını vurması beklenen büyük Akdeniz kasırgası, yön değiştirerek Libya kıyılarını vurdu. Bu öyle büyük bir yıkım ki, bu kasırga ile oluşan sel, Libya’da bulunan yüksek yüksek binaları temellerinden söküp götürmüş. Şimdiye kadar edinilen bilgilere göre 2 binden fazla can kaybı ve 7 binden fazla da kayıp veya yaralı kişi olmuş.

Rabbim, Libya’da ki kardeşlerimize yardımlarını ikram et. Biz, senin gazabından rahmetine sığınıyoruz.

İslam coğrafyasının bir çok ülkesinin iç vizyon ve misyon çalışmalarına baktığımızda çoğunun 2020-2030 yılları arasında süper güç olma hayallerinin olduğunu, refahlık, huzur ve güçlü ülke söylemlerini ve vaatlerini görüyoruz. Ancak gerek pandemi süreci, gerek yaşanan ekonomik krizler, gerek yaşanan savaşlar, gerek toplumsal çöküşler tüm bu vaat edilenlerin tam aksini gösterdi hep.

Demek ki planların da üstünde bir plan varmış.

Peki tüm bu yaşanan maddi ve manevî afetler bize neyi gösteriyor?

“De ki: “Allah size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi muhalif gruplara ayırıp birbirinize güçlerinizin acısını tattırmaya kādirdir.” Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!”

İnsanları bir belâdan kurtaran Allah, başka bir veya birçok belâya uğratmaya; onlara “üstlerinden veya ayaklarının altından” yani gökten ve yerden türlü felâketler göndermeye; hatta onların ihtiraslarını birbiriyle çatıştırarak, değişik mezhep, fırka gibi gruplara ayırarak birbirleriyle çarpışmalarını, savaşmalarını sağlamaya da kadirdir. Geçmişte insanoğlu beklemediği, ummadığı birçok semavî ve dünyevî felâketlerle karşılaşmış, şimdi de karşılaşmaktadır. İnsanoğlu, Allah’ın koyduğu kanunlardan sapmanın bedeli olarak, tabii âfetler denilenlerin yanında, bizzat kendi eliyle ortaya çıkardığı umulmadık belâlara da duçar olmaktadır. Nükleer felâketler, çevre kirlenmesi, tabiat düzeninin bozulması; ihtiraslardan veya ideoloji ayrılıklarından, din ve mezhep ayrılıklarından, ırkçılıktan ve bölgesel çıkar hesaplarından kaynaklanan ve kısa sürelerde yüz binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına, sakat düşmesine, aç ve açık kalmasına, ülkelerin harap olmasına yol açan savaşlar bu belâlardan bazılarıdır.

Âyetin, bölünüp parçalanmayı bir felâket olarak gösteren kısmı özellikle mânidardır. Gerçekten, Allah’ı tanıyıp O’nun buyruk ve kanunları uyarınca hayatlarını düzenlemekten uzaklaşan toplumlar genellikle ortak inanç ve fikirlerden, istek ve ideallerden uzaklaşmakta, sonuçta bu farklı fikir ve isteklerin çatışması insanları fiilî çatışmalara, fitne ve fesada, nihayet savaşlara kadar götürmektedir ki, âyet-i kerîmede bu durum, insanların Allah’tan yüz çevirmelerinin, O’nu unutarak fâni şeyleri birer tanrı gibi kabul edip onların peşine takılmalarının, nihayet onları Allah’a eş ve ortak tutmalarının bir sonucu olarak gösterilmiştir. Öyle görülüyor ki, insanoğlu malın mülkün, şan ve şöhretin, ihtiras ve şehvetin ve nihayet hak yoldan saptıran sahte önderlerin esiri olmaktan, onlara tapmaktan kurtularak yalnız Allah’ı Rab, yani hükümdar bilip sadece O’ndan yardım dilemediği, O’nun buyruklarını kesin kanunlar olarak tanıyıp bunları hayata hâkim kılmadığı sürece âyetlerde işaret edilen bu tehlikelere de müstahak olacak, bilinen ve bilinmeyen birçok felâkete, âyetteki deyimiyle azaba mâruz kalacak ve Allah’tan başka hiçbir güç, hiçbir zekâ, hatta Allah’ın kitabında yer alan “hikmet”ten nasipsiz olan bilim ve teknoloji de bu felâketleri önleyemeyecek; aksine hikmetten mahrum kaldığı sürece bilim ve teknoloji yeni felâketlere yol açacaktır. Bu bakımdan yukarıdaki âyetler bütün insanlara, insanlığın selâmeti için mutlaka dikkate alınması gereken bir uyarıdır. Dolayısıyla 65. Âyetin sonunda “anlasınlar diye...” buyurulmuştur. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 420-421)

İşte bir yandan Allah’ın dünyasında Allah’ın hükümlerinin uygulanmamış olması, bir yandan küresel güçlerin ve şeytanın avenelerinin havada, denizde ve karada ifsat edici projeler ile yeryüzünün ve insanlığın dengesini bozması; tek devlet, ümmetsiz, dinsiz ve ailesiz bir dünya geleceği planlamaları ve bunları da başta Müslümanlar üzerinde denemesi, onların bu şeytanî planlarına da Müslümanların başındaki yöneticilerin bilerek veya bilmeyerek tabi olmaları, insanların Allah’ın dünyasında fikrî işgallerde bulunması tüm bu felaketleri başımıza getiren sebeplerdendir.

Resûlullah (sav) şöyle buyuruyor: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama, duanız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten 9)

Lut kavminde helak olan ehli imanın, helak olma sebebi de tam olarak bu değil miydi? Bizler, gerek kendi nefsimize, gerek yakınlarımıza, gerek toplumlarımıza ve de yönetildiğimiz devletlerimize baktığımızda gördüğümüz manzara tam olarak da bu, yani emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker yapmadığımız içindir.

Bu emri ilahî, sadece ümmetin âvamı için, yani biz halklar için geçerli değildir. Asıl emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker, güç ehli insanlar eliyle yapılmalıydı ve bizde devletlere emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker. Zira Resûlullah sav şöyle buyurur: “Din nasihattır” buyurdu. Kimin için diye sorulduğunda “Allah, Kitabı, Resûlü, mü’minlerin yöneticileri ve tüm müslümanlar için nasihattır” buyurdu. (Müslim, Îmân 95.

Önce İslam’ın bir devleti olmalıydı ki o devletin yönetim sistemi Raşid-i Hilafet; yönetim hukuku ise şeriat olmalıydı. Ve İslam’ın Hilafet Devleti ile İslam, mazlumlar, değerlerimiz ve cümle mazlumlar korunacaktı. Ve İslam’ın hükümleri işte bu kutlu devlet ile tatbik edilip hayata hâkim kılınacaktı ve de insanlar, İslam’ı iliklerine kadar hissedip fevc fevc dine girecekti. Ve o devlet eliyle İslam yayılacaktı. Zaten Resûlullah(sav), buna binaen şöyle dememiş miydi: “Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.” (Müslim K. İmara H. No:1851).

Heyhat! Olması gereken olmuyor ve de tam aksi şeyler gerçekleşiyor. Bugün yakılan Kur’an’ımıza, canlarımıza , namuslarımıza, değerlerimize bile sahip çıkıp koruyamıyoruz. İslam’ın hükümleri hayata tatbik edilmiyor ki insanlığı ifsat eden izmlere karşı mücadele edebilelim. İslam’ın hükümleri hayata tatbik edilmiyor ki içimizden bir Alparslan çıkıp “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” deyipte İslam’ın hayata hakim olması için mücadele etsin.

Tüm bunlara binaen asrın felaketlerimizin üzerimize yağmış olmasını hak ediyoruz desek yanlış olmaz.

Ey Müslümanlar ve Yönetim Ehli Kişiler! Allah’ın hükümlerinin yeryüzüne hakim olması için komple helak olmayı mi bekliyoruz! Onun hükümlerini nefsani hayatımızda ve siyasal, sosyal hayatımızda hakim olması için çalışmaktan bizi alıkoyan nedir? Vallahi, ya üçüncüsü olmayacak olan müjde için çalışırız ya da hem dünya da hem de ahirette hüsrana uğramış olanlardan oluruz mazallah.

Allah’ım! Senin kudretin karşısında acizliğimizi itiraf ediyor ve senden bağışlanma diliyoruz. Bizler, Senin gazabından rahmetine sığınıyoruz, bizleri bağışla. Bize dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ihsan et.

Allah’ım! Şu düzeni bozan, yeryüzünü ve insanlığı ifsat eden İslâm düşmanı kâfir kavimlere karşı bizlere yardımcı ol. Onların üzerimizde oynadıkları oyunları boz ve başlarına çevir, muhakkak ki sen tuzak kuranların en hayırlısısın.

Allah’ım! Bize vadettiğin izzetli günlerimizi (Nur Suresi 55) ve Resûlullah (sav)’in müjdelemiş olduğu ikinci Raşid-i Hilafet Devletimizi (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273) artık bizlere ikram et, ümmetimize nusretini ver Ya Rabbi! Vadettiğin izzetli günlere yakışacak şahsiyetler ver bizlere Allah’ım!

Muhakkak ki bunları yapmak, sana hiç de güç değildir. Ve sen bizleri işiten ve dualarımızı kabul edensin.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (4)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ferhat Arı
(24.09.2023 19:17 - #72187)
Allah razı olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ferhat Arı
(24.09.2023 19:17 - #72188)
Allah razı olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Veli yıldırım
(24.09.2023 19:19 - #72189)
Rabbim razı olsun kardeşim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ebu Dücane
(24.09.2023 19:50 - #72190)
Rabbim razı ve memnun olsun inşallah
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri deneme bonusu veren siteler