2023, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 100. Yılı.
Cumhuriyeti, Kemalizm’i, Atatürk’ü öven övene.
Ama övgüler kuru hamasetten ve slogandan öteye geçmiyor.
Çünkü 100 yılda tüm dünyaya göğsünü gere gere şunu yaptım diyeceğimiz bir şey yok.
Dünyada kendi kendine yetebilecek 7 ülkeden biri olmamıza rağmen hala dışa bağımlı bir ülkeyiz.
Hala ithalatımız ihracatımızın çok üstünde.
İlk 100’den vazgeçtik; ilk 400’de tek bir üniversitemiz yok.
Son 100 yıllık dünya tarihinde bilimde, sanayide, ekonomide, sosyal programda, edebiyat/sanat ve kültürde en ufak bir izimiz yok.
Cumhuriyet yani çoğulculuk diye haykıran çok amaCumhurun kale alındığı bir dönem yok.
Cumhuriyetin yaklaşık ilk 30 yılında tek partili bir yönetim var. Açık oy gizli tasnif gibi ucube uygulamalar görmüşüz.
Son 70 yılda da defalarca darbeler, muhtıralar yaşamışız.
Nadir zamanlar dışında parlamentonun üstünde askerin gölgesi oldu.
Ve hala vekil, asilin efendisi gibi duruyor/yaşıyor.
Saltanatı kaldırdık diye övünüyoruz. Doğru; saltanatı Osmanlı hanedanlığından aldık ama bürokrasiye yaydık.
“Yaşasın Cumhuriyet” diye slogan atıyoruz.
Meclise “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazıyoruz ama Cumhurun iradesine gerçek bir saygı göremedik şimdiye kadar.
Cumhurun ne giyeceğine, nasıl yazacağına, ne okuyacağına, nasıl inanacağına, nasıl konuşacağına, hatta hangi müziği dinleyeceğine bir avuç seçilmiş Jakoben karar verdi sıklıkla.
Bir dönem, kıyafetinden dolayı Ankara’ya sokulmayan Anadolu Köylüsü vardı.
Kısacası; geriye dönüp 100 yıllık sürece baktığımda sadece hüzün ve hayal kırıklığı görüyorum.
Bir 100 yılı heba ettik ama gelecek 100 yılda bunu telafi etmek mümkün.
Bunun için öncelikle Cumhurun inancına, iradesine ve değerlerine saygı duymak gerek. Gerisi kendiliğinden gelir. Ve o zaman gerçek Cumhuriyet olunur.