Kahve Kitap
Turgay Başboğa
Köşe Yazarı
Turgay Başboğa
 

Vakti Gelmedi mi?..

Tüm ölmüş/öldürülmüş insan yanlarımıza nazaran; en azından birazcıkta olsa duygusu kalmış insanlar olarak ‘’ kalplerimizin titreme’’ vakti gelmedi mi?.. Minicik bir bebeği düşündünüz mü hiç? Onun, bu koca dünya içindeki minicik halini hissetmeye çalıştınız mı? Hissederek, düşünerek, derinden derine, minicik bedene sahip bir bebeğe baktınız mı hiç hüzünle? Derin bir merhametle gözlemlediniz mi onu? Beyniniz ezildi, yüreğiniz üzüldü, ruhunuzda derin bir sızı duyumsadınız mı? Titredi mi vicdanınız? Gökler çöker gibi, yer sarsılır gibi oldu mu? Tam göğsünüzün üzerinde, aha tam şurada, adı her neyse garip bir iç çekiş hissettiniz mi? Derinden derine soluk alıp verdiniz mi? Masum, tertemiz, kirlere batıp bulanmamış, günahsız. Adeta bir melektir o. O eşsiz gözleri öylesine görür, minnacık kulakları öylesine duyar. Minicik ellerinde derman yok, minicik ayakları üstünde yürüyemez ve koşamaz. Giyinemez, yiyemez, içemez. Niye ağladığını bilmez. Düşünemez, duygulanamaz. Kimseyi tanıyamaz,ekmeğini kazanamaz. Kuvveti, kudreti yok. Gülüşüne binler can feda!.. Vicdanınız da bir titreşim oluyor mu? İçiniz cız ediyor mu, yüreğinizde garip şeyler oluyor mu ona bakarken? Suçsuz o, suçsuz! Tüm masumlar, günahsızlar gibi! Tüm masumlar, günahsızlar; bebek gibi! Mutlak hürriyete sahip ama iradesi yok, aklı işlemez, kalbinde duygulanımlar hâsıl olmaz. Merhamet edin bana diye haykırır gibidir sanki. Beni kirletmeyin, beni dünyanızın pisliklerine bulaştırmayın der gibidir. Belki de büyütmeyin beni diye haykırıyordur duyamadığımız dünyasından. Bırakın melek gibi kalayım der gibidir.  Kendiniz kirlenmiş, pisliklere bulanmış, aşağılık yaratıklar olmuş, insanlığa dair neyiniz varsa yitirmiş ve yanmaya hazır odunlar haline gelmişsiniz, nolur beni de yakmayın diye direnmektedir. Baksanıza, bana istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz ama ben hiçbir şey yapamam ki, canımı bile alabilirsiniz ama ben el bile kaldıramam, belki ağlarım sadece der gibidir. Gülüşüm de mi merhamete getirmez sizi diye soruyor gibidir. Benim suçum ne, ne yaptım size ben? Diye, hissedemeyen kalbiyle, düşünemeyen aklıyla, mutlak suçsuz ve tertemiz dünyasından sorguluyordur bizi. Niye onların masumiyetlerini muhafaza edemeyiz ki? Niye büyüdükleriyle kirlere bulandıkları bir olur? Ne dünyayı bilir o, ne de büyüdüğünde kendini demir ağlar gibi sarıp kuşatacağı rezil yaşam şeklimizle…  Bu dünya yaşamını  insanlaştırmayı ve vicdan terazisinde tartmayı düşündünüz mü hiç, o bebeğe bakıp ta?.. Peki, dini bile artık sosyal medya mesajlarına,filmlere bıraktığımız bir zamanda, vicdan mı kalmıştır, terazi mi, tartacak? İnsanlığın ortak vicdanı diye bir şeye inanıyor muyuz? Hiç hayatımızı, yapıp ettiklerimizi, ortak vicdanın eşit terazisinde tartıyor muyuz? Biz insan mıyız? Bizim vicdanımız var mı? Bizim merhametimiz var mı? Biz hakikatin adaletine, adaletin hakikatine inanıyor muyuz? Sosyal medyada,bol kurgulu tarihi filmlerde  adaleti uyguluyoruz ya, o yetiyor değil mi bize? Adalet bizim neyimize gerek, vicdan bizim neyimize gerek. Nasıl olsa ceddin rolünü kapıp sahneye atılan en yüce adalet timsali olup gönüllerimizi okşuyor. Biz neyle doğduk, ne üzerine doğduk sahi? Anlamayı, ağlamayı hangi vakit unuttuk biz? Yüreğimiz ne zaman kömür karasına dönüştü? Vicdanlarımız ne zaman kurudu, çatladı, çürüdü gitti?  ‘’Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah(‘ın emri) hatırlatıldığı zaman kalpleri (sorumluluk bilinciyle) ürperir, Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanları (güçlenir ve güvenleri) artar. Ve (her işlerinde) Rablerine güvenip dayanırlar.  Namazlarını özenle kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcarlar.’’(Enfal suresi 2-3.Ayet) Gönülden sevdiniz mi hiç,yüreğiniz sıkıştı mı?Titredi mi Rabb’inize açılan elleriniz? Hiç fakir doyurdunuz mu, çocuk sevindirdiniz mi?Bir yetimin başını okşadınız mı? Candan dostunuz oldu mu sadece Allah rızası için sevdiğiniz, bir kardeşiniz oldu mu herşeyi paylaştığınız? Mezarlığa gider misiniz zaman zaman,hiç bakarmısız sizden önce gidenlerin mezarlarına,tefekkür eder misiniz?  Yaralıya,hastaya,yolda kalmışa,düşküne yardım etmediniz se hiç,sokakta köpek yada kedi sevmediniz se hiç,Hayatında bir tane ağaç dikmedinse hiç… Peki söyler misiniz ; En çok neyi seversiniz? Para mı,şöhret mi,güç mü, makam mı,mal mülk mü,evlat mı,peşinde ömür tükettiğiniz? Yatlar mı,katlar mı,servet miydi,senelerce peşinde koştuğunuz hedefleriniz? Kefenlerinize cepler yaptırın o halde… ‘’De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, kazandığınız mallar, kaybolmasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Peygamber'inden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini yerine getirinceye kadar bekleyiniz. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola erdirmez.’’ (Tevbe Suresi 24.Ayet) Siz hiç bulutların dilinden ağladınız mı? Çizdiniz mi sevdanızı  mazlum coğrafyalara,kalplerine dokunup titredi mi yüreğiniz?...Sözcükler yeter mi bir imanı anlamaya/anlatmaya? İnsanın dili sevgi ve merhamet değilse nasıl anlatılır, nasıl anlaşılır dünyaya adanmış,duygusuz, donmuş duygularla iman … ‘’Ey peygamber! Allah'ın rahmeti sebebiyle sen onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Toplumu ilgilendiren her konuda onlara danış, görüşlerini al; sonra bir hareket şekline karar verince de, Allah'a güven. Çünkü Allah, kendisine güvenip, dayananları sever.’’(Al-i İmran 159.Ayet) Siz hiç sevdalandınız mı; gökteki kuşa,yerdeki suya? Yetim bir çocuğun gözlerindeki acıya,evladını yitirmiş bir ananın yüzüne,bakıp ağladınız mı ? Bakışlarınızı bağışladınız mı bir ama’nın gözlerine?.. Ormanlarda kuşlarla,denizlerde balıklarla,gökyüzünde bulutlarla,konuştunuz mu hiç? Umudun en şefkatli kucağında,umut oldunuz mu umutsuz kalmışlara? Bilir misiniz; Akşam evine ekmek götüremeyen işsiz bir babanın ezikliğini,soğuktan donarak ölmüş bir bebeğin,bir sokak insanının acısını,uyuşturucunun alkolün tuzağına düşürülmüş bir gencin çaresizliğini, hapishanede tütünü bitmiş bir mahkumun hüznünü,unutulmuş,horlanmış yok sayılmış, ırzına geçilmiş bir kadının çaresizliğini duydunuz mu hiç yüreğinizde? ‘’(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; "Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir).’’(Nisa Suresi 75.Ayet) Kelebeklerin,uçurtmaların çiçeklerin, özğürlüğün dilince konuştunuz mu hiç? Kinden, nefretten, düşmanlıktan uzak, dostluk ve kardeşlik dilince,merhamet ve barış diliyle konuştunuz mu? ‘’Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?’’(Fussilet Suresi 33. Ayet) Yaşama açılan en temiz sayfa imandır,üstüne bizim gölgemiz, kirimiz ve günahlarımız düşmediği sürece… Bugün bizim üzerimize düşen gölgeler sonraki kuşakları gölgeleriyle kirletecekler mi? Bu kısır döngü hiç kırılmayacak mı, hiç umut yok mu peki?.. Eyy insanlık neredesin!?..Tiksiniyorum bu dünyadan da, bu leş kokan dünyaya tapanlardan da, para için köpekleşenlerden de, kuvvetliye kedi, zayıfa aslan kesilen zavallı ve iğrenç yaratıklardan da. Yemin ediyorum tiksiniyorum, iğreniyorum. İnsanlığımdan utanıyorum. Reddediyorum, insanı ve insanlığı öldüren kanunlarını bu dünyanın.. Bu Dünya İmtihanında; aptalca, sahtekarca ve derinliksiz yaşam bizi nereye götürecek? İman;kardeşlikle bütünleşmemişse, beslenmemişse, dostlukla,tüm kaygılardan uzak ve emin olarak, savaş ve düşmanlıklardan uzak,özgürlük ve dostluk üzerine kurulmamışsa, kaygısız, yalansız ve içten değilse, iman, iman mıdır ki? Tüm ölmüş/öldürülmüş insan yanlarımıza nazaran;en azından birazcıkta olsa duygusu kalmış insanlar olarak ‘’ kalplerimizin titreme’’ vakti gelmedi mi?  Rabbim yüreğimizi imanla doldur ve yüreğimizi diri tut, zayıf bırakma, düşeriz bizi mahrum bırakma, düşüyoruz düşürme!...
Ekleme Tarihi: 21 Mayıs 2022 - Cumartesi

Vakti Gelmedi mi?..

Tüm ölmüş/öldürülmüş insan yanlarımıza nazaran; en azından birazcıkta olsa duygusu kalmış insanlar olarak ‘’ kalplerimizin titreme’’ vakti gelmedi mi?..

Minicik bir bebeği düşündünüz mü hiç? Onun, bu koca dünya içindeki minicik halini hissetmeye çalıştınız mı? Hissederek, düşünerek, derinden derine, minicik bedene sahip bir bebeğe baktınız mı hiç hüzünle? Derin bir merhametle gözlemlediniz mi onu? Beyniniz ezildi, yüreğiniz üzüldü, ruhunuzda derin bir sızı duyumsadınız mı? Titredi mi vicdanınız? Gökler çöker gibi, yer sarsılır gibi oldu mu? Tam göğsünüzün üzerinde, aha tam şurada, adı her neyse garip bir iç çekiş hissettiniz mi? Derinden derine soluk alıp verdiniz mi? Masum, tertemiz, kirlere batıp bulanmamış, günahsız. Adeta bir melektir o. O eşsiz gözleri öylesine görür, minnacık kulakları öylesine duyar. Minicik ellerinde derman yok, minicik ayakları üstünde yürüyemez ve koşamaz. Giyinemez, yiyemez, içemez. Niye ağladığını bilmez. Düşünemez, duygulanamaz. Kimseyi tanıyamaz,ekmeğini kazanamaz. Kuvveti, kudreti yok. Gülüşüne binler can feda!..

Vicdanınız da bir titreşim oluyor mu? İçiniz cız ediyor mu, yüreğinizde garip şeyler oluyor mu ona bakarken? Suçsuz o, suçsuz! Tüm masumlar, günahsızlar gibi! Tüm masumlar, günahsızlar; bebek gibi! Mutlak hürriyete sahip ama iradesi yok, aklı işlemez, kalbinde duygulanımlar hâsıl olmaz. Merhamet edin bana diye haykırır gibidir sanki. Beni kirletmeyin, beni dünyanızın pisliklerine bulaştırmayın der gibidir. Belki de büyütmeyin beni diye haykırıyordur duyamadığımız dünyasından. Bırakın melek gibi kalayım der gibidir. 

Kendiniz kirlenmiş, pisliklere bulanmış, aşağılık yaratıklar olmuş, insanlığa dair neyiniz varsa yitirmiş ve yanmaya hazır odunlar haline gelmişsiniz, nolur beni de yakmayın diye direnmektedir. Baksanıza, bana istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz ama ben hiçbir şey yapamam ki, canımı bile alabilirsiniz ama ben el bile kaldıramam, belki ağlarım sadece der gibidir. Gülüşüm de mi merhamete getirmez sizi diye soruyor gibidir. Benim suçum ne, ne yaptım size ben? Diye, hissedemeyen kalbiyle, düşünemeyen aklıyla, mutlak suçsuz ve tertemiz dünyasından sorguluyordur bizi. Niye onların masumiyetlerini muhafaza edemeyiz ki? Niye büyüdükleriyle kirlere bulandıkları bir olur? Ne dünyayı bilir o, ne de büyüdüğünde kendini demir ağlar gibi sarıp kuşatacağı rezil yaşam şeklimizle… 

Bu dünya yaşamını  insanlaştırmayı ve vicdan terazisinde tartmayı düşündünüz mü hiç, o bebeğe bakıp ta?..

Peki, dini bile artık sosyal medya mesajlarına,filmlere bıraktığımız bir zamanda, vicdan mı kalmıştır, terazi mi, tartacak? İnsanlığın ortak vicdanı diye bir şeye inanıyor muyuz? Hiç hayatımızı, yapıp ettiklerimizi, ortak vicdanın eşit terazisinde tartıyor muyuz? Biz insan mıyız? Bizim vicdanımız var mı? Bizim merhametimiz var mı? Biz hakikatin adaletine, adaletin hakikatine inanıyor muyuz? Sosyal medyada,bol kurgulu tarihi filmlerde  adaleti uyguluyoruz ya, o yetiyor değil mi bize? Adalet bizim neyimize gerek, vicdan bizim neyimize gerek. Nasıl olsa ceddin rolünü kapıp sahneye atılan en yüce adalet timsali olup gönüllerimizi okşuyor. Biz neyle doğduk, ne üzerine doğduk sahi? Anlamayı, ağlamayı hangi vakit unuttuk biz? Yüreğimiz ne zaman kömür karasına dönüştü? Vicdanlarımız ne zaman kurudu, çatladı, çürüdü gitti? 

‘’Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah(‘ın emri) hatırlatıldığı zaman kalpleri (sorumluluk bilinciyle) ürperir, Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanları (güçlenir ve güvenleri) artar. Ve (her işlerinde) Rablerine güvenip dayanırlar.  Namazlarını özenle kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcarlar.’’(Enfal suresi 2-3.Ayet)

Gönülden sevdiniz mi hiç,yüreğiniz sıkıştı mı?Titredi mi Rabb’inize açılan elleriniz? Hiç fakir doyurdunuz mu, çocuk sevindirdiniz mi?Bir yetimin başını okşadınız mı? Candan dostunuz oldu mu sadece Allah rızası için sevdiğiniz, bir kardeşiniz oldu mu herşeyi paylaştığınız? Mezarlığa gider misiniz zaman zaman,hiç bakarmısız sizden önce gidenlerin mezarlarına,tefekkür eder misiniz? 

Yaralıya,hastaya,yolda kalmışa,düşküne yardım etmediniz se hiç,sokakta köpek yada kedi sevmediniz se hiç,Hayatında bir tane ağaç dikmedinse hiç…

Peki söyler misiniz ; En çok neyi seversiniz? Para mı,şöhret mi,güç mü, makam mı,mal mülk mü,evlat mı,peşinde ömür tükettiğiniz?

Yatlar mı,katlar mı,servet miydi,senelerce peşinde koştuğunuz hedefleriniz? Kefenlerinize cepler yaptırın o halde…

‘’De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, kazandığınız mallar, kaybolmasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Peygamber'inden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini yerine getirinceye kadar bekleyiniz. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola erdirmez.’’ (Tevbe Suresi 24.Ayet)

Siz hiç bulutların dilinden ağladınız mı? Çizdiniz mi sevdanızı  mazlum coğrafyalara,kalplerine dokunup titredi mi yüreğiniz?...Sözcükler yeter mi bir imanı anlamaya/anlatmaya? İnsanın dili sevgi ve merhamet değilse nasıl anlatılır, nasıl anlaşılır dünyaya adanmış,duygusuz, donmuş duygularla iman …

‘’Ey peygamber! Allah'ın rahmeti sebebiyle sen onlara yumuşak davrandın. Eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Toplumu ilgilendiren her konuda onlara danış, görüşlerini al; sonra bir hareket şekline karar verince de, Allah'a güven. Çünkü Allah, kendisine güvenip, dayananları sever.’’(Al-i İmran 159.Ayet)

Siz hiç sevdalandınız mı; gökteki kuşa,yerdeki suya? Yetim bir çocuğun gözlerindeki acıya,evladını yitirmiş bir ananın yüzüne,bakıp ağladınız mı ? Bakışlarınızı bağışladınız mı bir ama’nın gözlerine?..

Ormanlarda kuşlarla,denizlerde balıklarla,gökyüzünde bulutlarla,konuştunuz mu hiç? Umudun en şefkatli kucağında,umut oldunuz mu umutsuz kalmışlara?

Bilir misiniz; Akşam evine ekmek götüremeyen işsiz bir babanın ezikliğini,soğuktan donarak ölmüş bir bebeğin,bir sokak insanının acısını,uyuşturucunun alkolün tuzağına düşürülmüş bir gencin çaresizliğini, hapishanede tütünü bitmiş bir mahkumun hüznünü,unutulmuş,horlanmış yok sayılmış, ırzına geçilmiş bir kadının çaresizliğini duydunuz mu hiç yüreğinizde?

‘’(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; "Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir).’’(Nisa Suresi 75.Ayet)

Kelebeklerin,uçurtmaların çiçeklerin, özğürlüğün dilince konuştunuz mu hiç? Kinden, nefretten, düşmanlıktan uzak, dostluk ve kardeşlik dilince,merhamet ve barış diliyle konuştunuz mu?

‘’Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?’’(Fussilet Suresi 33. Ayet)

Yaşama açılan en temiz sayfa imandır,üstüne bizim gölgemiz, kirimiz ve günahlarımız düşmediği sürece…

Bugün bizim üzerimize düşen gölgeler sonraki kuşakları gölgeleriyle kirletecekler mi? Bu kısır döngü hiç kırılmayacak mı, hiç umut yok mu peki?..

Eyy insanlık neredesin!?..Tiksiniyorum bu dünyadan da, bu leş kokan dünyaya tapanlardan da, para için köpekleşenlerden de, kuvvetliye kedi, zayıfa aslan kesilen zavallı ve iğrenç yaratıklardan da. Yemin ediyorum tiksiniyorum, iğreniyorum. İnsanlığımdan utanıyorum. Reddediyorum, insanı ve insanlığı öldüren kanunlarını bu dünyanın..

Bu Dünya İmtihanında; aptalca, sahtekarca ve derinliksiz yaşam bizi nereye götürecek?

İman;kardeşlikle bütünleşmemişse, beslenmemişse, dostlukla,tüm kaygılardan uzak ve emin olarak, savaş ve düşmanlıklardan uzak,özgürlük ve dostluk üzerine kurulmamışsa, kaygısız, yalansız ve içten değilse, iman, iman mıdır ki?

Tüm ölmüş/öldürülmüş insan yanlarımıza nazaran;en azından birazcıkta olsa duygusu kalmış insanlar olarak ‘’ kalplerimizin titreme’’ vakti gelmedi mi? 

Rabbim yüreğimizi imanla doldur ve yüreğimizi diri tut, zayıf bırakma, düşeriz bizi mahrum bırakma, düşüyoruz düşürme!...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanagundemi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 acotr.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 casino siteleri deneme bonusu veren siteler