Bugün birçok noktada televizyon dizilerinin etkisi ile bir dönüşüm yaşanmakta. Toplumsal bir histeri hâline dönüşen diziler hedeflediği ve hedefleyemediği birçok amacı; arka plândaki derin senaryoların desteği ile gerçekleştirme hususunda hayli başarılı. Diziler ile toplumun bilinçaltına verilen mesajlar, bir yandan toplumun bir yanından da devlerin atomize olmasına ve bunun yadırganacak, mevcut toplu durumun (konjonktürün)  tabii bir uzantısı olduğu yolunda ön kabul oluşturmasına yardımcı oluyor. Gerek devlet politikalarımızın gerek ise siyasetimizin TV dizileri üzerine dair millî evrilmeye dönük bir değişime ihtiyaç duyulmaktadır. Dizilerin yapımcı/yönetmen/senarist üçgeninde sermaye ilişkilerinin ve sponsorluk anlaşmalarının masum gözüken yüzünün ifşâ edilmesi elzemdir. Kültürel erezyonun TV ekranlarından başlayıp çağın gerekleri içinde internet mecrası ile süreklilik arz etmesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın dikkatini celb etmeli ve bu hususla alâkalı çalışmalara hız vermelidir. Örneğin; 01.10.1967'de Ankara Televizyonu'nun teknik deneme yayınları başladı. Bu tarihten bugüne gelinen nokta arzda belirgin bir emge olarak gözükmese bile sosyal hayatımızda ciddi belirginlik ve etkisi hissedilmektedir. TV dizi ve Türk sinema sanayiinde millî unsurların daha belirgin halde işlenmesi, hikâyenin duruma göre, camiî ve bayrak görsel olarak işlenmelidir. Daha birleştirici ve bağlayıcı konuların da işlenmesi kaydı ile sağlam yapımlar hazırlanıp halkla paylaşılmalı. Burada ciddiyet yapımcı-yönetmen-senarist üçgeninde dönmektedir. Son tahlilde TV dizileri sinema gibi yapımların yanında seyretmek için ayrıca bir maliyet getirmemektedir. Yazımın girizgâhında da belirttiğim gibi diziler ile toplumun bilinçaltına verilen mesajlar vatan içindeki sulhu, aile, kültürel ve millî manevi değerlerin korunması için elimizden geleni yapmalıyız. Başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız olmak üzere herkse ciddi vazifeler düşmektedir. Bunun için de her fert gönlünü taşın altına koymalıdır.