NİMETLER ALDATMASIN
يا صاحبى لا تغترر بتنعم
فالعمر ينفد والنعيم يزول
واذا حملت إلى القبور جنازة
فاعلم بأنك بعدها محمول
Yê sahibi le teğtarir bi tene'ümin,fel'umru yenfedü venne'îmu yezûlü,veizê humilet ilel kubûri cenezetün fe'lem bienneke ba'dehê mahmûlün.
Ey dostum! (kardeşim) Nimet ve lezzetlere mağrur olup(dalıp) aldanma, zira bu ömür bitecek ve bu lezzetler yok olacaktır.
Kabristana mezarlığa bir cenaze taşınıp gitti mi, bil ki arkasından (er veya geç) sen gideceksin.
Din nasihattir. Mü'min, Mümin’in hem kardeşi hem dostudur. Ona bildiği doğruları yeri ve zamanı gelince münasip bir şekilde söylemesi, ona yol göstermesi rehberlik etmesi onu gafletin derin uykusundan uyandırması son derece yerinde bir iştir ve sevaptır.
Şurası da önemli, nasihat ederken dikkatli ve ölçülü olmakta fayda vardır, çünkü nasihat ağırdır sen onu daha da ağırlaştırıp bir dağ gibi din kardeşinin göğsüne veya sırtına çökme, yine nasihati münakaşaya yol açacak derecede polemiğe çevirme.
Ömrün bir gün biteceğini ve bütün nimetlerin yok olacağını ispat etmek için fazla söze ve delile gerek var mı, yoktur zannediyorum, zira bu herkesin malumu gözle görülen müsaade edilen ve aşağı yukarı her gün vuku bulan bir gerçektir.
Kabristana götürülen bir cenaze kalabalığında bulunanlardan biri yanındakine soruyor;
Bu cenaze kim?
Öbürü cevap veriyor:
Sen, ben, yani bugün bu kardeşimiz, yarın ben, öbür gün sen, sırası gelen, eceli gelen gider.
Bu kesin, keskin ve çetin hakikati geçici olan dünya metaı unutturmamalıdır.
Şâir-i meşhur ve merhum unutmayalım diye şöyle der:
Minarede "ölü var “diye bir acı sala.
Er kişi niyetine saf saf namaz ne âlâ
Öyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ
Ne tabutu taşıyan ne de mezarı kazan.
Diyelim ki birileri ölümü az çok,
Devamlı veya ara sıra unuttu,
Peki, sen ey tabutu taşıyan ve ey mezarı kazan!
Nasıl unutursun?
Yüce Allah bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi dünyanın ve içindeki nimetlerin geçici olduğuna inanan işin farkına varan ve her an ölüme hazır olan müteyakkız kullarından eylesin. Âmîn.